top of page

İnci Küpeli Kız

  • Yazarın fotoğrafı: Oğuzcan Nallıdere
    Oğuzcan Nallıdere
  • 13 Şub 2022
  • 1 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Nis 2022


ree

Benelüks’te gün batımlarının bambaşka bir tılsımı vardır. Bisikletlilerin doldurduğu şeritler akıp giderken; güneşin saklanmaya doğru yol aldığı saatlerde kahkaha dolu kalabalıklar sokakları 1720 yılını karşılamak üzere renklendiriyordu. Griet, nostaljik tramvayın dönüş yaptığı köşede bulunan Patisserie Holtkamp’ın eşsiz kersentaart’ının vişnesinin rengindeki ojeli tırnaklarının yönü duvardaki tabloyu gösterircesine derin bir nefesle “Ahhhh Bay Vermeer! İnci küpeli kızın buruk yüzü bugün nasıl görünüyor acaba?” diye mırıldandı. 1665 yılı ilkbaharındaki 17 yaşındaki genç kız Griet’i hatırlamıştı o an. Den Haag maden ocağındaki iş kazasında babasını yeni yitirmiş ve Lahey’in ünlü ressamlarından Johannes Vermeer’in evine hizmetçi olarak gelen, gözlerini de umudu gibi kaybetmiş; ancak akan her damla yaşı bir inci gibi dizilmiş Griet’ten bugüne geçen zaman tüneli... Vermeer’in o gün gözyaşından esinlenerek bir inci damlası olarak tasvir ettiği küpesinin yerini bugün kendisine bıraktığı servet ile belki de on binlerce guldenlik gerçek bir inci alıyor olsa da; küpeden çok geçen yılların ağır yükünü taşıyordu uçlarında.


Griet, İnci Küpeli Kız’ın şöhretini kullanmayı hiçbir zaman tercih etmedi, o “Lahey’in önde gelen hayırseverlerinden biri” olarak kaldı hep. Gözlerinin ardındaki perdede saklıydı hayâl ettikleri ile yaşadıkları arasında geçen serüven.


Bugün bu bölgedeki herhangi bir kafede İnci Küpeli Kız’ın portresi ile ona rastlamak mümkün; o ise bizlere, gözyaşlarını bir inci tanesi gibi taşıyanları görmemiz için, yıldızlı bir gökyüzünden parlamaya devam ediyor.



Yorumlar


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page