top of page

Perfect Symmetry

  • Yazarın fotoğrafı: Atalay Nallıdere
    Atalay Nallıdere
  • 6 Ağu 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 Eyl 2023

Favori grubumun, en sevdiğim şarkısını içeren bu albüm, Keane’nin ortaya çıkardığı en düşünsel sözleri içeriyor. İnsanın kendini sevmesinin, hayat ile ne kadar yerli bir baş etme biçimi olduğunu sorgulanıyor. İçimdeki filozof da ortaya yerli veya yersiz bir iddia attığında (bu sorgunun albümün söz yazarı için varlığı) arkasını doldurmadan duramıyor. Yazının ilk amacı, albümü okuyana bir kez olsun baştan sona dinletebilmek. İkincisi, ortaya atılan düşüncenin arkasında durmak. Sonuncusu ise albümdeki bazı şarkıların sözlerini albümdeki sıralarıyla incelemek ve aralarında dinleyene hissettirmenin amaçlandığı veya amaçlanmadığı düşünceleri ortaya çıkarmak.


Spiralling

Herhangi bir duyguyu hissedebildiğini dile getirebilmenin ilk koşulu, bir insanın kendini sevebilmesidir. Bu genellikle insanlara, basit olarak; “Sevmek istiyorsan, önce kendini seveceksin.” tarzında anlatılır. Erich Fromm mesela insanlara; “Sevilmek istiyorsanız, o zaman sevilebilir olmayı öğrenin”, der. İkisi de, sevilebilir olanın farkında olmak ve bunu benlikte bütünleştirmek üzerine kurulu, benzer tavsiyeler.

Daha detaylı bir şekilde ise insanın duygularına ve heyecanlarına olan inancı kendine olan sevgisiyle birlikte var olur. Şarkıda takip eden sözler ile kast edilen bununla ilintili;

“When we fall in love

We're just falling

In love with ourselves

We're spiraling”


Fakat bu basit atfedilen farkındalık dışında, aslında insanın kendisine olan sevgisiyle birlikte gelen ve asla tatmin edilemeyen ve oradan oraya savrulan heyecanı da vurgulanıyor. Sürekli bir heyecanlandıran olayların beklentisi içerisinde, sanki ulaşıldığında tatmin edeceği düşünülen rüyalar kuruluyor. Ulaşılabilenler, alelade hissettiriyor. Ulaşılamayanlar ise, insanın kendisine olan inancı kadarıyla hep göz ucunda fakat soğuk ve uzak.

... “In everything I touch

Feel their cold hands on

Everything that I love

Cold like some

Magnificent skyline

Out of my reach

But always

In my eye line now”


Geri kalan dizelerde ise insanların kendilerine olan sevgileri ve heyecanları neticesinde isteklerinin esiri olması ve oradan oraya savrulması ile dalga geçiyor. Belki farkına varmalarını istiyor. İnsanın kendisine olan sevgisinin herhangi bir kategorisi yok. Saplantılı dediğimiz insanların sevgilerinin onları yönlendirdiği istekler, bizim için ne kadar zararlı ise o ölçüde saplantılarını hor görüyoruz. Yoksa insanın kendisini sevmesi, isteklerinin karşılığını alamamasına giden yolda sevgi; sadece öncü bir sebep, ve bu yüzden her halükarda yıpratıcı.


The Lovers are Losing

İlk şarkıda öncüsü verilerek ortaya şarkının ismiyle birlikte ortaya atılan yeni bir düşünce. Haliyle şarkıda, ilk bakışta zannedilebileceği gibi, iki insanın birbirine olan sevgisinden bahsedilmiyor. Kendisini seven insanların genel olarak kaybetmeye mahkum olduklarından dem vuruluyor. İnsan kendisini sevdiği ölçüde hayallerine değer verir ve aynı ölçüde hayallerinin kırılmasından zarar görür. Hayaller gerçekleşen kısımları ne kadar bir araya tutturulursa tutturulsun, gerçek bir hayalperesti tatmin edemez. Tatmin ediyor ise zaten kurulan o zamana kadar kurulan şey bir hayal değil olsa olsa bir plandır.


“You take the pieces of the dreams that you have 'Cause you don't like the way they seem to be goin' You cut them up and spread them out on the floor You're full of hope as you begin rearranging Put it all back together But any way you look at things looks like The lovers are losing”


Better Than This

Bu şarkı ise saplantılı bir hayalpereste edilen sitem ile başlıyor. Öyleki hayalperestimiz gelip geçen olaylar üzerine dair kurgular üretmekte. Bu sitemin en vurucu sözü ise;

“Do you feel like you And I belong?..

Just keep your eyes On the road And nothing can go wrong”


Belki de ilk izleniminde edilenin aslında tam tersini öğütleniyor. İnsanın kendisini övmesinden ve kendisine daha iyisine ulaşabileceğini vaat etmesindense, sadece yakınında olanlar ile ilgilenmesi daha sağlıklı. Ne kadar az dikkati dağılırsa, her şey o kadar yolunda gidiyor.


You Haven’t Told me Anything

Hayalperestler genellikle insanların ne kadar yavaş değiştiğini fark edemiyorlar. İnsanlardan her seferinde yeni bir tepkiler, düşünceler ve sözler beklerken tekrar tekrar aynılarıyla karşılaşıyorlar. Buna rağmen tekrar tekrar aynı hataya düşüyorlar.

Ufak bir dil sürçmesini alıp kanatlandırıyorlar, sonra düşmesini izliyorlar. Her bulut gördüklerinde, saplanmış hayallerinin yeşereceğini ve her yağmur yağdığında temizlenip arınacaklarını düşünüyorlar. Bulandıkları çamur üzerlerinde kuruyor.


Perfect Symmetry

Albüm ile aynı adı taşıyan bu şarkıda ise beslenen duygulara ve heyecanlara aynı karşılığı beklemelerinin ne kadar yersiz olduğu anlatılıyor. Her duygunun ve heyecanın tabi ki bir karşılığı ortaya çıkmakta. Fakat bunun simetrik olacağını hayal etmek tamamen insanın kendisine beslediği sevgiyle, duygularına olan güveninin getirdiği saplantının bir ürünü. Bu yüzden, örnek olarak, hayalperestler bir insan hüzünlenirken güldüğünüzde sizi yadırgayabliyor.

Her yaptığının kendisine yapılacağını zannetmek, her yapılan için aynısının yaşamasını istemek benzer hayal ürünleri. Ve bunu durmaksızın bize öğütleyen bir toplumun içerisinde yaşıyoruz. Dişe diş, kana kan. Seven insanların hayallerini ve tercihlerini sorgulamamız ve bizimde sevmemiz bekleniyor. Utanmadan bize diyorlar ki, bizim bir parçamız olduğunda ve kendini sevdiğinde sen de bunları hissedersin.


“Life lived in perfect symmetry What I do, that will be done to me As the needle, slips into the run out groove Love, maybe you feel it too”


Öğütlenen ise tam tersine bu “omurgasız hayalperestlerden” insanın kaçması gerektiği.


Black Burning Heart

Söz konusu şarkıya gelene kadar benzer kurgular ve hikayeler üzerinden aynı kurgu işlenmeye ve öğütler verilmeye devam ediliyor. Bu şarkı ise toplumun kendini severek hissetmeyi reddedenleri fark ettiğinde aslında çok geç olacağını vurguluyor. Ulaşılabilecek kadar yakın olanlar ile yetinenleri veya yetinmek zorunda kalanları hor görmek ve susturmak, toplumu geri dönülmez bir noktaya getiriyor.


“I know

Everything you said was right, and I suppose Everything is here forever, till it goes You gave it all away, kept nothing for yourself Just a picture on the shelf”


Sonuç olarak, hayaller ile başlanan her gün yanlış bir başlangıç. Hayalleri için yaşamayan insanlar için ise, bu düzenin devam ettiği her saniye besledikleri kara kin nedeni ile dönüp yardım etmeyecekleri insanlara karşı sonsuz bir kırıklık.

Comments


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page