top of page

Şehrimde Bombalar

  • Yazarın fotoğrafı: Bahar Gümüşer
    Bahar Gümüşer
  • 23 Ara 2020
  • 2 dakikada okunur

Şehirdeki ilk günlerimde bir kitap evinde tanışmıştık. Apartman girişinin üç kat altında, kömür ve odun yığınlarını geçtikten sonra, önüne çıkan eski tahta bir kapının ardında yaşıyordu. Bu kapkaranlık yerde parlayan tek şey onun gözleriydi. Çok geçmeden o izbe yere, onun yanına taşınmıştım. Her şey olabilirdi. O ev yok olmak için mükemmel bir yerdi. Umurumda değildi. Yatak odamız penceresiz, evimiz ışıksızdı. Mevsimlerden bahardı, penceresiz yatak odamızda menekşe kokuları vardı. Dışarıda insanın tepesine bir kurşun gibi inen kızgın bozkır güneşi, geceleri mum alevi ya da cılız bir lamba ışığı, ben o ve yanımızda istemediğimiz her şey bir aradaydı. Bir akşamüzeri o yatakta uyurken ben ilk defa ondan önce uyanmış, giyinip evden çıkmıştım. Ellerimi cebime atıp Kızılay’a kadar yürümüştüm. Yürüdükçe yürümüş, düşündükçe düşünmüştüm. Meydana vardığımda kararımı vermiştim. Yerin dibinde de yaşasak, onunla bir cılız ışık yetecekti. Yerin dibini sevmiştim. Gürültü. Korkunç bir gürültü kopmuştu. Kulakları sağır eden, tek seferde duyup irkildiğin bir gürültü değil. Dalga dalga yayılıp biraz sonra sesin kaynağını tam yanında hissettiğin, garip bir gürültü. Yanı başımdaki camlar tuzla buz olmuş, insanlar çığlıklarla etraftaki dükkanlara girmeye başlamıştı. Şehir buz kesilmiş, her yeri panik kaplamıştı. Düşünmeden koşmuştum ben de, bulduğum ilk yere sığınmıştım. Bomba patlamıştı. Şehrimizin göbeğinde insanlar ölmüştü. Birkaç saat sonra sığındığım yerden çıkmak zorundaydım. Artık herkes sığındığı yerden çıkmak zorundaydı. Dışarı çıktığımda her yer çok karanlık, ıssız, sessiz ve gürültülü, telaşlı ve soğuktu. Yürümüştüm. Yürürken hiçbir şey düşünecek halde değildim. Caddeye çıktığımda hala neler olduğunu anlamamış gibiydim fakat yaşadığım deliğe beni götürecek kimseyi bulamamıştım. Otobüsler telaşla caddeden çıkarken arabalar birbirlerine çarpma pahasına hızlıca ilerliyorlardı. Kaldırıma oturup iç çeke çeke ağlamıştım. Ağlarken koşmak istemiştim ya da uçmak. En iyisi taksiye binmekti. Eve girdiğimde menekşe kokulu penceresiz yatağımızdaki uyku sessizliği devam ediyordu. “Uyan” demiştim. “Uyan şehrimizi patlattılar.” Uyanmıştı. Ona ne kadar korktuğumu anlatırken yatağımızın içinde ilk kez üşüyordum. Gözlerim dalıp gitmişti uzaklara, kulağımda ise hala gürültünün çınlamaları duruyordu. Fark etmiştim. Penceresiz sabahlar, ışıksız geceler, sessiz çaresizliğimiz ve birbirimiz de dahil olmak üzere istemediğimiz her şey dalga dalga yayılıp en sonunda yanı başımızda şiddetlenmişti. Evdeki tek pencere tuzla buz olmuş, içeri soğuk girmeye başlamıştı. Kararımı değiştirip kapıdan çıkmıştım. Koşmak istiyordum. Koştum. Yarın uçmayı deneyecek, o eve bir daha geri dönmeyecektim. Nefes nefese kalıp durdum. Koşmak için fazla yorgundum. En iyisi taksiye binmekti.

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
Falcı

O an yolumu yolumu kesip el falıma bakmak isteyen falcının hocasından öğrendiği ilk kuralı çoktan unuttuğunu fark ediyorum. Artık...

 
 
 
Misafir

Halbuki sadece rüya görmek değil hayal etmek de uykuya dalabilenlerin hakkıdır.

 
 
 

Yorumlar


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page