top of page

Her Devrin Adamı

  • Yazarın fotoğrafı: Atalay Nallıdere
    Atalay Nallıdere
  • 20 Şub 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Nis 2022


ree
Çizen: Hasret Deniz Mercan

Gözleri, içine girdiği şehri çevreleyen, eteklerinden tepelerine kadar uzanan, şehrin uçsuz bucaksız köylerine daldı. İçine çektiği zehrini, akşama karşı gri gri kusan bacaları ve dumanlarının karıştığı gri yağmur bulutlarını süzdü. Demek söylenenler doğru idi. Lodos esmediği ve yağmur yağmadığı sürece bu şehrin üzerine çöken toz, duman örtüsü dağılmaz idi. Ne olurdu şimdi yağmaya başlasa şu yağmur usul usul? Bu duman ki, ayrı bir duman, genzini yakardı insanın, kıyafetlerine siner onunla birlikte girdiği her odanın içinde süzülürdü. Bu dumanın insanların küfrü vardı. Doğa el verse, üzerine sindiği ile birlikte Bağdat'a kadar gelirdi ya, bu duman. İnsan bu dumandan utanmalıdır ya, hak ettiği bir küfre sinirlenmesi misali. Bu dumanı içine çekip utanmayan insan, insan olamazdı. Lodos estiği zaman, yüksek ihtimalle yağmur da yağardı. Bu seferde ıslanırdı insan, kıyafetlerini değiştirmemişse ıslak ıslak is kokardı. Sıkınca kıyafetlerinden kara sular damlardı. Kuruyan başını kaşıdığında ise, tırnaklarının ucu, saçlarından kir toplardı.


Şehrin içindeki uçsuz bucaksız köyler var ya. Bu köylere girip çıkabilen veya çıkıpta bir daha girebilen hiç kimse görülmemiş derler. İnsan geldiği yere geri dönmeye utanır, kaybetmeye. Kaybedince laf işitmeye utanır insan. İnsanın en sevmediği söz de " Ben söylemiştim" 'dir.


Bu köylerin bir altından, bir üstünden, bir de yanından, demiryolları geçer, ama içine girmez. Şurada, trende başını cama yaslamış, yaslı, dertli, idealist bir genç, köyün boş arazisinde, yıkık dökük duvarların arasında, kendi yaşında gençlerin top oynadıklarını görür. Kağıt üzerinde aynı dili konuştuğu insanlarla hiçbir zaman konuşamayacağı, konuşsa da anlaşamayacağı için daha çok içlenir. Sigarasından derin bu duman çeker, viskisinin son yudumunu diker. İşine bakar, devir böyledir. Artık şehrin içinde kocaman köyler vardır. İçinden dışına, dışından içine hiçbir fikir, insan, inanç, sır sızmaz, bu köylerin. Bu köylerin dışına sadece yaktıkları kömürün dumanı sızar. Sızar ya, insanın genzini yakar. Şehrin üzerine bir lanet çöker. Çölden çıkan denizcinin getirdiği sıcakkanlı rüzgar yavuklusuna sarılmadıkça, şehrin vücuduna denizci kokusunu bahşetmedikçe, bu lanet kalkmaz.


Duman, şehrin içindeki köylerin varlığı ve onların küfürleri için, tanrıların bir lanetidir, bu şehrin üzerine. Çok güzel olmakla övünür, sevgilisinin kollarında, yaralarına merhem sürmeyi unutur. Kimse güzelin yaralarını görmez, sevgilisi ise sadece istediğini almak derdindedir.


Aynı duman, tanrıların sıkıştırılmış insanlar için gösterdiği öfkesi ve intikamdır. Sınırların dışına sırf bu yüzden, sadece duman, çöp ve hastalık sızar. Tanrılar, bazen sevgililerinin sözlerine inanmak isterler, bunuda sevgi dolu çalgılarını üfleyerek kutlarlar. Binaların arasında narin bir ezgi ile solgun benizli şehir ile dans ederler.

Devrin insanlarıyla dolu bu trenler işte bu köylerin yanından geçer. Devrin insanları sevgililerini düşünürler. İdare etmek için gerekli yalanları düşünürler. Bilimi düşünürler, ve bir sonraki devrin en büyük insanı olmayı hayal ederler. Devrin insanları, durmadan sözler verirler. Söz vermekten vazgeçer ve sadece kendilerine söz vermeyi öğrenirler. Bu yüzden ki, her devrin insanı yoktur, olmayacaktır.


Kim kendini kurtarmıştır devrin insanlarından? Devrin insanı olmayanların arasına karışanlar, ve insanlığı lanetlemeye karar verenler mi? Asla, onlar, olsa olsa, pes etmişlerdir. Gerçekten başkaldıran, kurtulan, hiç kimse yoktur hiçbir devirde. Herkes bir şekilde sevmeyi birilerinden öğrenmiştir. Ondandır, hiç kimse sevmeyi kendi başına bulmamıştır. Elinden tutarız sevdiğimizin. Hepimiz yanak yanağa aynı filmin karesinde poz veririz, poz verdiğimizi hayal ederiz. Aşıklar tepesinde öpüşürüz. Aşıklar bile bir şekilde devrin insanı olmuş ise gerçekten yok mudur başkaldıran?


"Sevgilim bir kere olsun isteklerimi kutsa. Bir kere olsun içten bir istek, hasret ve vahşet ile tut ve kopar tutkularımı, al senin olsunlar. Yapmazsan ki bunları, seni sonsuza kadar sevebileceğimi düşünmüyorum."


Mektubu katladı. Zarfa koyarken, karşı koltukta heyecanlı bir şekilde kaleminin hareketlerini takip eden adamı selamladı. Adam karşılık vermedi. Trenden iner inmez, gardaki postaneden mektubu yolladı. Mektubun adresi geldiği yerdi. Mektubu yollamak için çektiği zahmet ve verdiği para ile, en azından son sözlerini bile olsun yola çıkmadan önce fısıldayamayan akılsızlığını karşılaştırıyordu.


Hava kararmaya yakın oteline yerleşti. Sokak lambaları yavaş yavaş yakılıyordu. Sokağın karşısındaki lambanın sarı ışığı odanın içine süzülüyor, duvardaki kopya resimleri olabildiğince aydınlatıyordu. Perdeyi ufacık bir boşluk çıkana kadar çekti. Aniden çok yorulduğunu hissetti, ve yatağına uzandı. Sonrasında doğruldu, bir sigara yaktı. İki veya üç soluktan sonra, sigarayı kül tablasına sıkıştırıp tekrar yatağına sırtüstü uzandı. Ayaklarını karnına çekti. Bir şimşek gürledi, saniyeler içinde, sanki sonsuz bulutların bile boşanabileceğine inandırabilecek sağanak bir yağmur başladı. Sokaktan, oradan oraya kaçışan insanların bağırış sesleri geldi. Yan taraftaki sokakta, duvarlara çarpa çarpa sürünen yağmur sularının vahşi sesleri az sonra bağırışlara katıldı. Ancak sesler tekdüzeleştiğinde ve odadaki duman kokusu dağıldığında uykuya daldı.


İlgili Yazılar

Hepsini Gör
Falcı

O an yolumu yolumu kesip el falıma bakmak isteyen falcının hocasından öğrendiği ilk kuralı çoktan unuttuğunu fark ediyorum. Artık...

 
 
 
Misafir

Halbuki sadece rüya görmek değil hayal etmek de uykuya dalabilenlerin hakkıdır.

 
 
 

Comments


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page