top of page

Vazo

  • Yazarın fotoğrafı: Burcu Karael
    Burcu Karael
  • 20 Eyl 2023
  • 3 dakikada okunur

Razı olamam senle olmaya, böyle bu halde kendimle kavgam devam ederken. Kimse veremez bana benim kendimden beklediğimi. Yük olur sadece, koyacak yer bulamadığım dev bir vazo gibi koşulsuz sevgin, güzel ama ne yapacağımı bilemediğim. Bulamayıp, bulamadıkça delirip yere çalıp paramparça edeceğim sonunda. Benim kiralık 1+1 evimde yer yok buna, taşıyamıyorum zaten, çıkamam zaten elimde bununla merdivenlerden, bilmiyorum ne yapacağımı, biliyorum komik görünüyorum dışardan bakan herkese sadece.


Ben alarm çaldıktan sonra gözlerim yarı açık yataktan kalkmayı bilirim. Dünden kalmış kahveyi mikrodalgada ısıtıp diktikten sonra kafama, dışarıya prezantabl olmak için fırçalarım dişlerimi. Yüzümden yorgunluk izlerini hafifletirim makyajla belki. Sonra mutsuz insan

sürüsüne katılırım, bir ben mutsuzum gibi kulağımda çalan müzikle ayırmaya çalışırım kendimi bana benden çok benzeyen bu sürüden. Onlardan biri değilim, hayır.


Biliyorsunuz sonrasını. Samimiyetsiz muhabbetler, yemek, çaylar ve kahveler. Bir şekilde dolan mesai. Eve dönüş. Asla benzemediğim, yine beraber dönüş yolculuğuna çıktığımız (biz mi? Hayır, hayır!) güruhta aynı mutsuzluk. Eve geldim. Anahtara uzanırken dış kapının yanında onu gördüm. Dev bir vazo. Dün kırdığım vazodan daha büyüktü, benden bile daha büyüktü sanki. Açtım kapıyı kapadım ardımdan. Dışarda kaldı. İçerde yer yoktu zaten.


Bir buçuk kişilik yatağımın bir de dolabımın sığdığı yatak odasına geçtim. Bu sene moda olan bol kesim ceketimi attım üstümden yatağın üstüne. Topluma karışmak ve hayatta kalmak için giydiklerim, uzayda nefes almayı ve beynin patlamamasını sağlayan bir astronot kıyafeti gibi ağır ve hantal geliyor eve girince. Üzerimde kalan kurumsal hayat ve toplum izlerini dizi izleyip uyumadan önce iyice yıkayıp çıkarmak için kendimi 70x70 sadece bir kişinin sığacağı ve içinde hiç sevişmediğim duşakabinin içine atmak istiyordum. Ama duşakabin doluydu. Evet. Dev. Bir. Vazoyla. Aklımdan ilk geçen, 70x70 duşakabine tam sığdığına göre ağız çapı 70 cm olmalı oldu. Tepeden görünüşü kare ve ortasına kenarlarına teğet olacak çizilmiş bir daire. Üniversite sınavlarına hazırlayan yaprak testlerin üzerinde bir geometrik şekil, kareye değen noktalarından çapını çiziyorum dairenin ve karenin kenarına eşit buluyorum. Tek başımayım, zaman yok. Mekan bildiğim geometriye ve sürekliliğe itaat etmiyor gibi. Üzerimde havlu, Amerikan mutfağıma gidiyorum bir bardak su içip sakinleşmek için. Burada vazo yok. İyi. Zaman ve mekan bildiğim haline dönmüş gibi. Suyumu içince biraz kendime geliyorum. Israrcıyım. Burası benim evim ve duş almak istiyorum. Alacağım. Banyoya yollanıyorum üzerimde havlu emin adımlarla.

Duşakabin boş. Suyu açtım, altına girdim. Islanınca her yerim, uzandım elime sıktım şampuanı, gözlerimi kapadım ve köpürtmeye koyuldum saçlarımı. Rahatlıyordum nihayet. Nerden çıkmıştı bu metafor? Beynimde gezmesi yetmemiş kapımın önüne, banyoma bile girmişti. Saçlarımı duruladım. Gözlerimi açtım, sabuna ve life ulaşmak için. Karanlık. Gözlerimi ovuşturdum. Hala karanlık. Su da kesilmişti. Noluyor be dedim, sesim yankılandı ama duşakabinin plastik duvarlarından değil. Kalın, yuvarlak seramiğin duvarlarından. Koyacak yerimin olmadığı vazonun içindeydim. Kendi beklentilerimin içine çakılmış, kendi sesimi duyuramadığım bu yerde, tek başıma. Koyulabileceğim uygun bir yer yok. Fazlayım. Yüküm kendime. Koşulsuz sevilmedim ki sevemedim kendimi de, koşullar koyup onlara tik atıp bekledim sonra sevginin gelmesini. Birdenbire gelen bu nereye konulur bilinmez sevgi ise korkuttu beni, hapsetti, kırdım, kırdım, kırdım, yeniden belirdi. İçine düştüm. Sıkıştım kaldım. Durdum köşesiz sırlı duvarlarına. Kıramıyordum, derimden de kalındı. Kabus gibiydi, kabus gibi, gerçek dışı ama yine de korkutucu. Uyanınca komik gelmesi umuduna tutunmak istiyordum. Tutunabileceğim bir yer de yoktu, ellerim kayıyordu. Kanasalardı keşke kazıyabilseydim ama kayıyordu işte sadece. Uzaktan bir alarm sesi geliyordu. Beynimin bir kısmı hazırlanmam lazım dedi, gitgide vazodan daha önemli bir derde dönüştü bu. Yatakta doğrulduğumda terlemiştim. Gözlerimi açtığım anda silinmeye başlamıştı rüyam, sadece kabus gördüğüm gerçeği apaçıktı hala. Yatağın soluna baktım, ne alarmı ne benim sıçrayışımı duymamıştı, bebek gibi uyuyordu hala. Aldığı çiçekler komodinin üstünde. “Vazon yok mu?” demişti. Yok dedim. Yer de yok zaten. Olsun alayım ben bir tane. Büyük bir tane hatta, sana daha çok çiçek almak istiyorum çünkü.




Resimler: Janna Shulrufer - "Madam Philosophia"

Janna Shulrufer - No title


İlgili Yazılar

Hepsini Gör
Falcı

O an yolumu yolumu kesip el falıma bakmak isteyen falcının hocasından öğrendiği ilk kuralı çoktan unuttuğunu fark ediyorum. Artık...

 
 
 
Misafir

Halbuki sadece rüya görmek değil hayal etmek de uykuya dalabilenlerin hakkıdır.

 
 
 

Comments


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page